Şehir merkezinde, yıpranmış bir apartmanda işlenen gizemli bir cinayet, deneyimli bir müfettişi karmaşık bir soruşturmanın içine çeker. Başlangıçta delilleri ve tanıkları titizlikle inceleyen müfettiş, kısa sürede olayın görünenden çok daha karmaşık olduğunu fark eder.

Araştırma ilerledikçe, apartmandaki sakinler ve çevredeki kişiler üzerindeki şüpheler artar; herkesin bir sırrı, sakladığı bir bağlantısı olduğu ortaya çıkar. Müfettiş, kendini ipuçlarının ve çelişkili bilgilerin labirentinde kaybolmuş bulur. Zamanla, sadece diğerlerinden değil, kendi sezgilerinden ve yargılarından da şüphe etmeye başlar.

Gerilim, psikolojik baskı ve karanlık sırlarla örülü bu hikâye, adalet arayışının bazen kişinin kendi zihninde yarattığı korkularla yüzleşmek anlamına gelebileceğini çarpıcı biçimde gösterir.