Bir grup genç aktivist, çevreye duyarsız dev şirketlere karşı seslerini duyurmak için radikal bir adım atmaya karar verir: bir gece yarısı bir ev süpermarketine girip orayı tahrip ederek çevresel bir mesaj vermek. Başlangıçta bu sadece sembolik bir eylem olarak planlanır; camlar kırılacak, raflar devrilecek ve sonra sessizce kaçacaklardır.

Fakat işler planladıkları gibi gitmez. Kapılar üzerlerine kilitlenir ve kendilerini devasa, labirenti andıran süpermarketin içinde sıkışmış bulurlar. Kaçış yolu ararken, en büyük tehlikenin raflardan değil, içerideki gizemli güvenlik görevlisinden geldiğini fark ederler. Bu adam, yalnızca güvenlik sağlamakla kalmayan; aynı zamanda ilkel avlanma yöntemlerine, insan avına varan korkutucu bir tutkuyla bağlı, psikopat bir karakterdir.

Gençler, başlangıçta sadece çevresel bir mesaj bırakmayı amaçlarken, şimdi hayatta kalmak için ölüm kalım savaşı vermek zorundadır. Karanlık koridorlar, kapanmış çıkışlar ve her köşeden gelebilecek ölümcül tuzaklar arasında ilerlerken hem kendi korkularıyla hem de onları acımasızca avlayan güvenlik görevlisiyle yüzleşirler.

Film, gerilimi ve şiddeti tırmandırırken aynı zamanda modern toplumun tüketim çılgınlığına, çevre duyarsızlığına ve genç idealizminin nasıl kontrol edilemez sonuçlara yol açabileceğine dair çarpıcı bir eleştiri de sunuyor.