2. Dünya Savaşı'nın son günleri… Dünyanın dört bir yanında kaos hâkimdir, imparatorluklar yıkılmakta, sınırlar yeniden çizilmektedir. Bu kargaşa içinde, savaşın yıkıntılarından fırsat doğduğunu gören hırslı bir çete lideri, kaderini değiştirecek büyük bir planın peşine düşer: altın dolu efsanevi bir tren. Ancak bu tren sadece altın değil, kan, ihanet ve ölüm taşımaktadır.

Çete lideri, bu tehlikeli görev için en sadık adamlarını toplar. Plan basittir: trenin güzergâhını kesmek, altını almak ve yeni bir hayata başlamaktır. Fakat işler, geçmişten gelen gölgelerle karışır. Çünkü karşılarına sadece Japon ordusu değil, liderin ölümcül can düşmanı da çıkar. Aralarındaki hesap, yıllar önce işlenen bir ihanetin ve kanlı bir geçmişin mirasıdır. Bu tren baskını, artık sadece altın için değil, onur ve intikam için verilen bir savaşa dönüşür.

Japon ordusu, altını kendi savaş ekonomisini kurtarmak için kullanmak isterken; Amerikan ve Sovyet kuvvetleri de bu hazineye göz dikmiştir. Çete, bir yandan kendi içinde ihanet tohumlarıyla uğraşırken, diğer yandan Japon askerleri ve eski düşmanlarıyla kıyasıya bir hayatta kalma mücadelesine girer. Patlayan köprüler, sabotajlarla dolu tren hatları, sisli dağ geçitleri ve ölümcül pusular, bu kanlı kovalamacanın sahnesini oluşturur.